Çeşmeden avucu ile su içen bir çocuk görünce bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti, diye haykırıp su çanağını kırmıştır.
Birisi, adam ne vakit evlenmeli diye sorduğunda, genç ise, henüz evlenme zamanı gelmemiştir. İhtiyar ise, vakti geçmiştir, der.
Kendisini iyi döşenmiş bir eve götüren bir adam “bir daha yerlere tükürmemesini” tembihlemeye kalkınca diyojen derhal adamın yüzüne tükürür ve “buradan daha kirli bir yer bulamadım” der.
Diyojen, yıkanmak için bir hamama gider. Görür ki hamam pislik içerisinde. Hamamcıya, “yanılıp da bu hamama yıkanmaya gelenler, daha sonra temizlenmek için nereye giderler?” diye sorar.
Bir eşkıya, fakir olduğu için ona hakaret eder. Diyojen eşkıyaya sadece, “bir adama, fakir olduğu için hakaret edildiğini hayatımda hiç görmedim ama pek çok insanın hırsızlıklarından ötürü asıldıklarını gördüm” der.
Büyük iskender diyojen’i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken görür ve ne yaptığını sorar. Diyojen, “babanızın kemiklerini arıyorum, ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum” der.
Bir gün sokak ortasında, “adamlar! adamlar! ” diye bağırmaya başlar. Halk etrafına toplanır. Diyojen, “ben adamları çağırıyorum!” diye sopası ile onları kovar.
Bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: ben bir serseriye yol vermem, der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: ben veririm!
Dyojen’e bir adamın ne kadar akıllı olduğunun nasıl anlaşıldığını sordular. Yanıtı kısa oldu; “konuşmasından” dedi. Bir soru daha sordular “peki adam ya hiç konuşmazsa” dyojen’in yanıtı bu kez şöyle oldu “ o kadar akıllı olanı henüz yok dünyada.
Büyük iskender korinthos'ta "bir dileğin var mı?" diye sorunca "gölge etme, başka ihsan istemem" demiştir.