Belki de, gerçekten neysen o olman daha iyi olacaktır.
Böyle olmak zorunda mıydı, yalan söylememek, gerçeği söylemek, dürüst davranmak gerçekten bu kadar önemli mi? İnsan aklına geldiği gibi konuşmadan yaşayabilir mi? Yalan söyleyip kıvırmadan, bahane bulmadan. insanın kendisini biraz bırakması, boş vermesi, yalancı olması, daha iyi değil mi?
Bütün endişelerimiz, ihanete uğramış düşlerimiz, bu anlaşılmaz vahşet, kaybolan şeyler için duyduğumuz korku ve dünyevi koşullarımızın acı dolu ağırlığı yavaş yavaş dünya dışı bir umudu alarak kristalize oluyor. İnanç ve şüphelerimiz karanlığa karşı sessiz bir çığlık ve sessizlik terk edilmişliğimizin en büyük kanıtı.
Birisi beni olduğum gibi severse, sonunda kendime bakmaya cesaret edebiIirim, beIki.
Acıları paylaşabilmek için aynı dili konuşmak gerekmez.
Her sabah uyandığımda hayata karışmak için özel bir çaba sarf ediyorum. Yüzüme taktığım maske mi gerçek, yoksa altında saklı olan ve benim “ben” demekten çekinmediğim varlık mı? Her şey sahte, gerçekten nasıl güldüğümü bile hatırlamıyorum. Yüzüm, gülüşüm, bakışlarım önceden tasarlanmış, dış dünyadan korunmak için bir kabuk gibi kullanıyorum onları. Sesime bile dayanmam mümkün değil.
Çok garip. Her zaman doğru kelimeleri söyIüyor, doğru şeyleri yapıyorsun ama sonuç yine de yanlış oIuyor.
Dünyayı bir tek utanç kurtarabiIir.
Umarım asla dindar olacak kadar yaşlanmam.
Gerçekliği algılamak bir yetenek işidir. Çoğu insanda bu yetenek yoktur ama belki böylesi daha iyidir.