Belki tüm ışıklar yanıyor olabilir ancak yeni bir karanlık çağ bize gölgesini yansıtıyor ve bizler de, yeraltına doğru en iyi rehberler olarak, sürrealistlere çeviriyoruz yüzümüzü.
Çocukken, yeryüzünde yaşanabilecek en gerçeküstü ortamda bulundum: savaş. Bir sokağa girdiğinizde, sokağın yarısı harabe, bir evin tepesine çıkmış bir araba mesela. Savaş tamamen gerçeküstü sürprizlerle doludur.
Bilimkurgu uzayda değil insanın kendi içindedir, gelecekte değil bugünde aranmalıdır.
Asıl yabancı gezegen dünyamızdır.
Bilimkurgunun bir yan dal olmaktan çok 20. Yüzyılın esas edebi geleneği olduğuna inanıyorum.
Sekse düşkünüzdür ancak seksüel hayalgücünden korkup büyük tabularla korumak zorunda hissederiz. Eşitliğe inanır, alt sınıflardan nefret ederiz. Bedenimizden ve daha da önemlisi ölümden korkarız. Unutulup gitmenin birkaç adım uzağındayız ancak garip bir şekilde, ölümsüz olmayı ümit ediyoruz.
Burjuva hayat tarzı bu gezegenin hayal gücünü öldürüyor.
Özgürlüğün barkod numarası yoktur.
Marksizmin sorunu, fakirler için sosyal bir düşünce olması. Oysa bizim zenginler için sosyal bir düşünceye ihtiyacımız var.
Herşey çok temiz ve parlak ama aynı zamanda saçma sapan bir şekilde tehdit edici.