Benim soyum benim, Ben normsuz, yasasız ve örneksizim.
Sen ey çilekeş Alman halkım – nedir acın, ıstırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarını
Kendime sahibimdir, dolayısıyla kendimi kullanırım ve kendi kendimden yararlanırım. Buna karşılık, gerçek Ben’imi bulmam gerektiğini, Ben’de gerçek Ben’in değil de İsa’nın ya da başka tinsel, yani düşsel Ben’in, örneğin gerçek insanın, insanın özünün vb.
Ben hiçbir hak istemiyorum, bu nedenle de hiçbir hak tanımaya mecbur değilim. Elde etmeye muktedir olduğu elde ederim. Elde edemediğim benim hak alanımın dışındadır.”
Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek ve bunu yönlendirecek bir yasa oluşturmak hiç kimsenin üstüne vazife değildir.
Sen hakikati ararken, kalbin neyi özlemekteydi ki? Efendini!
Tahakkümsüzlük, olsa olsa, özgürlük gibi bir saplantıdır.
Hiçbir şey özgünlüğümü aşamaz!
Beni hiçbir şey aşamaz!
Hiçbir şey, önünde, kendimi alçaltmamı gerektirecek bir yücelikte değildir!