Şiir Arama

Nesrin Kömürlü - Cevap

Belki duygusal açıdandı. Sadece söylenmek için geç kalınmış bir zamandan başını kaldırıp etrafa bakan bir cümleydi 'sığındığım ne var kiBelki sığındığım bir şey kalmadığı için terk etmek zorunda kalmıştım o evi ve o evle birlikte birçok şeyi. Ve belki sığındığım hiçbir şey kalmadığı için yüz çevirmek zorunda hissetmiştim karşımdaki insanlara aslımı, aslımı inkar ederek belki..
Belki huzursuzluğun içinde iliklerimde kara soğuğu hissetmek için koşmuştum şimdilerde bomboş olan istasyonlara, ve belki içime biraz olsun umut doldursun diye açmıştım bağrımı o garın limanından güneşe. Kimsesizleri izlemiştim çok kere. Deli Hasan'ı, sakat Mustafa'yı, yalnızlıktan her gün başka başka erkeklerle gelen bir tutam sığıntı arayan babasız kısa mor saçlı zavallı kızı. Yalnızlıktan korktuğundan, kalabalık içinde yalnızlaşışına kızar dururdum. Hataymış.
Bodrum katına gelince, rutubetten ölmezsem eğer, birde kemiklerim sağlam çıkarsa bahara, arka taraftaki çöplüğüne bir şeyler ekerim belki. Başarabilirsem domates, biber filan sever beni. Başaramazsam da börtü böcek. Çokta umrumda değil hani.
İnsanlar epey meraklı. Oldukça meraklı. Hele hele baştan iyi görünme çabaları, oldukça ironik. Bir kadının tek başına yaşaması, evli değilse, dul değilse, öğrenci değilse, ailesi burnunun dibindeyse akla başka sorular getiriyordu belli ki, sevgilin var mı soruları eşliğinde. O çok yaşlı kadına ayıp olmayacağını bilseydim şayet ‘yakında verilecek olan kimsesizlerin seks partisinde sizleri de evin arka odasında görmeyi umut ediyorum' demek isterdim. Hiç bir zaman değil seks, batak değil, okey partisi bile vermeyeceğim o bodrum katında. Ama o çok yaşlı kadının yüzündeki sahici gülümse mi söyletmedi yoksa içimde bir yerlerde unufak edilmiş bir küçük kız çocuğundan kalan kırıntılar mı söyletmedi dilimi bilemiyorum.
Aslında geçmiş zamanın birinde hediyeden hediye edilmiş bir anahtarlık vardı. Hediyeyi hediye veren adamdan alıp, hediyesini ilk manitası sandığı kadına vermiştim. Daha doğrusu kadın almıştı. Hatta ben bu kadına ilk zamanlarda pazarlama müdürü derdim. Hoş bu kadının kendini pazarlama çabaları bile gözümde sığ dururdu. Kadınların kiminde bu çabalayış harikulade bir kamaştırma uyandırırken gözümde, kimilerindeyse orospulardan hatta travestilerden bile daha yapay bir cansızlık uyandırabiliyordu. Böyleydi işte. Her neyse. Şimdi bir anahtarlığım yok. Olmalı mı? Sanmam…
Sizin kadar bilmem ama usta mutsuzluktan dördüncü hatunu almış olmalı. Mutlu oldu mu? O son bebek, atölyenin kapısına kadar geliyorsa, ne ustanın ne karılarının nede çocuklarının mutlu olma inancının kaldığını sanmıyorum. Umutlu? Düşük bir ihtimal.
Kadınları kandırmak kolaydır. Hani tabiri pek bir caiz olacak ama vermeyen kadın yoktur derler ya aynen öyle. Ne kadar kadınlar için karmaşık için deseler de, kadınlar dünyanın en basit en boktan yaratıklarıdır. Belki duygusallıklarından basitlikleri, belki de erkeklerin bitmeyen hazlarından üzerlerine yapışan döllerindendi Tanrı katında lanetli günahkarlardan sayılmaları. Dört kadın. Hem de sırayla nikahtan geçirilmiş dört kadın. Usta da en azından merhamet varmış yada şeref mi demeliyim bilmiyorum ama tanıdığım bir adam tekini nikahına alıp, diğerlerini aynı spermin farklı hazları içinde yoğuşukluk kazandığı kirli bir yataktan bozma garsoniyerinden geçiriyordu kadınlarını. Her neyse.
Aslında her şeyi yaşadıktan sonra her şeyi aşmaya başlıyor. Hani daha bir genişliyor zerreleri, birde midesizleşiyor, aldatmalara, aldatılışlara..
Bu yazıyı sanırım bir haftada filan yazmış olmalıyım cevap niyetine çok geç kalmış bir şekilde. Herkesin ciğerlerinde biraz zehir var işte. Kiminde siyanürün, kiminde nikotinin, kiminde hayatın. Belki o rutubetli evi delilikle tutmamın bir sebebi de içime benzemiş olmasıydı ben bile bilmezken kim bilebilir ki.. Bildiğim belki de tek bir şey vardı, benden çok ama çok ötede…
Hoşçakalın kelimesinden haz etmeyip çakallara benzetsem de hoş vedalarını, hoşçakalın adam..


Yorum Yaz

Yorumunuz (*)

Resimdeki kodu giriniz

IP Adresiniz: 3.145.72.44

Yorum Yok

Bu söze ilk yorumu siz yazın.