Bir trenin kalkmasını bekliyorduk
Tenimizden silinmiş
Burnumuza iz düşürmüş bir kokuda
Bomboş uzun bir vagona sinmiş yokluk kokusu içinde
Yokluğunu tescilliyorduk.
Lal olmuş bir bedene yolculuyorduk lal olmuş kalbimizi
Sessizliğin hakim olduğu yorgun kıyılardan.
Hani gözlerinde kaybolmuşken uyandırmasaydın beni
Sürgününe düşmüş bedenime dokundurmasaydın tenini
Bırakmasaydın kokunu, Sonunda gitmeseydin
Zamansız gelişin gibiydi zamansız gidişin
Oysa,
Tamda kurulacak cümlelerin provasını yapıyordum
Kızıyordum kendime.
Senden mütevellit içimde büyütüyordum sus'larımı
Anlamıyordun
Anlamsızlaştırıyordun
Sen giderayak hazırlanmışken,
Kokunun son demini, demlemişken üzerimde…
Ben dur diyemiyordum, gitme diyemiyordum
Zamansız gelişinin utancı eşliğinde
Dur! Biraz daha dur!
Sana söylenmemiş milyonlarca cümlem var.
Dur!
Daha okşayamadığım bir çocuk başın var
Biraz bekle!
Sana diyemediğim ‘seni seviyorum'larım var
Dur!
Cümlelerim toparlansın.
Dur, içim şahlansın
Seni seviyorum'larım dilden düşsün
Sonra gidersin
Sonra istediğin yönde, istediğine gidersin.