Bir yola çıkan kişi, bir yerden bıkandır; bir yerde konaklayan ise, bir yerde yorulan.
Yaşamında,en çok yakınlaşma isteği duyacağın kişiler,senden uzaklaşma gereksinimini en çok duyan kişiler olacaklar.
Önem verdiğimiz, kendimizden ötekilere ve ortamımıza uzanan ilişki uçları değil, her seferinde farklı bir bakış açısından -ötekilerden bize doğru, ya da ortamımızın çeperlerinden bizim yerimize doğru- uzanan ilişki uçlarının oluşturduğu konumumuzdur.
En iç, en içten, en içteki sesine bile aykırı düşebilir mi kişi? düşer... Kendi olarak, sana gelen
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan
o, işte.
Düş, daha başından, bir anıdır.
Biz, artık ayrı olabiliyor idiysek, sen ile ben arasındaki şu 'ile', artık yok demektir.
Bil ki, ancak kendin, kendi kendine, hiçbir başkasının yönlendirmesi, öğüt ve salık vermesi olmaksızın, kendin olabildiğin zaman, kendin olabileceksin.
Bütün dert; ötekilerle bir arada yaşamak zorunda olup, bir arada yaşamaya dayanamamızdır.