İstanbul dişi bir şehirdir, kendine bağlar.
Fatih'in sanatla inşa ettiği İstanbul, o yüzyılda bile bütün dünyanın hayranlığını kazanmıştı. Fatih Sultan Mehmet fethettikleri topraklardaki sanatçıları saraya getirmiş ve onlara destek vermiş. Şehri kültür-sanat merkezi haline getirmiş. Ve İstanbul hep yaşamaya devam etmiş.
Dünyada sağ-sol diye bir kavram kalmadı. Dünya giderek büyüyor. Haberleşme imkanları, televizyonlar, internet, o kadar farklı bir dünya çıkarıyor ki ortaya, bugün Şili’nin bir köyündeki trafik kazasından, 10 dakika sonra haberimiz oluyor. Artık geçmişteki sloganlar arkasına sığınılan bir dünyada insanlara yer yok. Bu insanlar gerçekten ülkeye kötülük yapıyorlar.
Çamlıca’da sur içindeki camiler gibi büyük bir cami düşünüyorsak, bence yanlış. Orada yine 16.yy’daki camilere benzer bir cami yapacaksak yine yanlış... Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nde kendi mimarisini oluşturabilecek yeteri kadar insan var. Bunlar teşvik edilmeli. Biz hala kendi mimarimizi geliştiremeyip, yüzyıllar öncesine gidiyorsak, ya kabiliyetimizde ya anlayışımızda bir eksiklik var demektir. Tüm dünyanın ilgisini çekebilecek yapılar yapmak gerekir. Bugün Sinan kopyası bir cami yapmak bir marifet değil, zaten onun içindeki o uhrevi havayı yaratamayız. O ruhu veremeyiz.
Bir ihtiyaç bu. Bir şehir ihtiyacı gerekli olduğu zamanda karşılanması gerekir. Yumurta kapıya gelince olmaz. Zamanında akılcı bir şekilde insanlara bir yerleşme yeri gösterilseydi, bugün o meseleleri daha çabuk halledebilirdi. Şimdi problem haline geldi. 3. köprü de şart. Bizim toplumumuzda uzlaşma kültürü yok. Bütün bunlar şart... Yaparım, yaptırmam ikilisi arasında sıkışıp hepimiz rahatsız oluyoruz.
Ben onun 2023′e kadar gerçekleşeceğine inanıyorum. Çünkü bu denizin gerisinde, Bulgaristan, Romanya, Moldovya, Ukrantya, Rusya her ne kadar kıyısı olmasa da var. Hepsi bu boğazlar yoluyla ticaretini yapıyorlar. Burada ki herhangi bir risk hem İstanbul için büyük risk, hem onların sıcak denizlere açılmaları için büyük risk. Mutlaka bir ikinci alternatif yaratılması gerekir. Biz akıllılık edip önderlik etmezsek, zorla açılacak zaten. Burada Allah göstermesin bir şey olsa, uluslararası trafikte büyük olay… O yüzden bu yalnızca bizim problemimiz değil.
Ben hocayım. Ülkenin önünü açmak için yalnız okuldaki eğitim-öğretim ile hocalık bitmez. Toplum yararına da kullanmak mecburiyetindeyiz.
Ak Parti, bugün Türkiye’de çağdaşı yakalamaya, ileriye doğru atılım yapmaya müsait ve bu şekilde çalışan tek parti. Diğer partiler ne yazık ki kavga ediyorlar. Bu kavganın ne ülkemize, ne gelecek kuşaklara, ne insanlığa hiçbir yararı yok. Atatürk’ün bir sözü var; "Yurtta sulh, cihanda sulh!" Biz barışı ülke sloganı haline getirmişiz. Her yerde söylüyoruz ama içerde inanılmaz bir kavga var. Nedir bu?