nım fazla acımasa
öptüğün yere dokunacağım
Kırık dökük her şeyi sunacağım
kapımı ilk çalan olursa hazan
Kristal iksir şişesi bakır kaplı masa
eylül ayı toz toprak içinde
yüzüme vuruyorlar ölüm endişesini
Bırakıldığı gibi bulunsun diye
bütün kırık kalpleri onarıyor zaman
Canım fazla acımasa
gururumu bilinç altına alarak
bir çözülme resmine kanacağım
Onarılmış bir kalbin tesellisini
kim kabullenebilir suskun kalarak
Kışkırtan sözü dilinden çalarak
ay sancımasa
vahşetimde uluyacak rüzgar
Ölüm son ana kadar
yüreğinde kalıcı konuktur bu kesin
Nasıl olsa tutunacak bir dalın var
sele ver gün yüzü görmemiş çeyizini
Toprağa götür kurt böcek yesin
benden esirgediğin ince fikrini
Çaresiz bir görüşmenin kesildiği yer
kalbimin kesintisiz ürperdiği
kırık zamandır
Gittiğin gün öptüğün yüz kanar
belleğimin ince fikrine düşer sürgün
Adı konulmamış sırrın ayazı yamandır
bahçelere umut bağlamış
bahara çılgın akar kış
Senin aşka sunacak şiirin
henüz düşmedi belleğine şairin
bütün sözcükler ana rahminde şimdi
Çok şey istemiyorum senden
ne de olsa geride bırakılan anılar
bir bir silinecek belleğinden
Didişmekten uzak kalarak kiraz zamanı
çetrefil bir hayat meselesini
sükunetle karşılayan insanı
yalnızlıktan çok anlaşılmamak kahreder
Ayrılığın kıyısında kurulan düşler
varsın açmasın gönül penceresini
kar sesini göz kırpışınla karşıla
seni sevdiğimi anla
bu bana yeter