Endişeli soluk dar boğazda kaldı
çılgın kan yere saçıldı
Güz telaşı başladığında göçebe surat
yitirdi mevsimsiz gülümsemesini
Dokunulmaz buğday ambarı tıka basa doldu
uğradığı evleri kırdı geçirdi fesat
Karınca eylemi tavşansı korku
kendi duruşuyla yüzleştirdi nefsini
Yasını yedi kat derine indirdi toprak
o yılın eylül ayında unutuldu aşk
Gök gürültüsü düştü sokağa
Herkesin bir arada olduğu durağa
kırılgan bakış kuytusuz felaket
kirli akan su çekildi endişeyle
Dağların ardındaki şehrin ağıtı
verdi kesintisiz zehrini sele
alışkanlıklarımız geride kaldı
Suyun duruluğuna güvendi
toprağın göğsündeki kırılgan bereket
halkın düşü ertelendi
Sonrasında ülkenin eşkıyası oldu yalnızlık
korkunç kâbus ayaklarına sarıldı
unutuluşa tanık oldu ayrılık
Söz bolluğunun bittiği yıldı
tükendi kutsal ateşle çağrılan gecenin nefesi
dervişliğin acıtan çilesi
umarsızlıkla birlikte betona gömüldü
O yılın eylül ayında
umutsuz ağacın düş dalları öldü