Zamansız geldik
cemre gibi düştük gökyüzüne ilk
Düşün ki düş gördü çocuklar zemheride
soğuk bir rüzgar ısırdı yanaklarını
Üşüdü elleri çatladı endişe
yazamadım ardına düştüğüm ezberi
Kar altında kalan yeryüzü gibi
bekledim ürpererek baharını
Üzerinden yangın geçmiş tenimde
sakladım ateş kokusunu
koklarsın açılırsın diye
Ellerim gülden saklar korkusunu
gel çocukluk etme
Gitme
Sarı sıcak pencere önü
mahpushanede görüş günü
voltada yan yana düşen dostluklar
yoluma çıkmış gitmemiş gün çoğalması
Sevdam çeliğe su veren ustanın sevdası
sokakta okulda çocuklar
uzayan dövüşün dinmez çavlanı
ABECE gibi öğrenilir
ölümün yalnız gidilen zamanı
Gelip dayanır kapımıza çıvgın
haziran yağmurları bereketli
Akşamdan sabaha yürürken leyli
daha çok can alır kurşun seli
Kimse büyütemez sessizliğini dargın
koyma beni ortalarda
zamansız gelen çiçek açmalarda
kucağına atma umarsızlığın
Gel çocukluk etme
Yağmur yağabilir kuşlar susabilir
bıyıklarım ıslanırsa üşürüm gitme
Kanlı mayıslara bırakma beni
Su gibi sabah gibi
bir mevsimlik olsun sıcaklığına sarınayım
Gel dokun alnımın çatına
Gözlerin kınalı bir mermi
vur gözlerimi
ısınayım
Munzur dağında çocukluğum kaldı
Karasu'da kanlı gömleğim
En zehir zamanımdır leylim
Geldim dayandım kapına
medet umduğum sensin sürgün ardı
Gel çocukluk etme
gitme