Herşeyimiz, oturmamız, kalkmamız, yazmamız, okumamız, düğünümüz, derneğimiz allah için olmalıdır.
Gençliğimizdeki neşelilik ve karamsarlığa kapılmama hali, kısmen hayat tepesine tırmanıyor ve tepenin öteki tarafındaki ölümü görmüyor olduğumuz gerçeğine dayanır.
Kim mahkemeye veriliyorsa, hapis yatıyorsa, bir yerde yakalanıyorsa daha çok sanatçı oluyor.
Sadece erdemli olan bireyler daha iyi, daha güzel ve daha adil bir toplum oluşturabilirler.
Başarı ölçüm meselesidir, zamanı, mesafeyi, karşıdakini, olup biteni ve kendini ölçemeyen başaramaz.
İnsanoğlu yabancısı olduğu şeyi barbarca, kendi aklına uyduramadığı şeyi de akıl dışı diye tanımlar.
Doğa, kendisininkiyle karşılaştırıldığında hiç önemi olmayan, kısa bir süre için bireylerin kalmasına izin verir, sonra da yeni yer açmak için buruşturur, atar onları.
Kendini çok sevenin nesnelere sevgisi azdır, nesneleri çok sevenin de kendine ilgisi azdır.
İnsanın en büyük kusuru, alnının kara yazgısı erdemsizliğidir. Erdemsizlik ve ölçüsüzlük! Ölçüsüzlüğün erdemsizlikten geldiği çoktandır bilinen bir gerçek. İnsanlık tarihine şöyle bir bakın. Görkem mi? Belki bunun için Rodos Anıtı yeter! Göz alıcılık mı? Çağlar boyunca askerin, sivilin giydiği üniformalara baksak, ne demek istediğimiz anlaşılır... İnsanlık tarihine her şey yakıştırılır da, ağırbaşlılık yakıştırılmaz. Daha söze başlamadan sözünüz ağzınıza tıkılır.
Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, sadece kimi eleştirme izniniz olmadığını bulun.