Dilin ilk sembolik temellerinin manik bir hasta tarafından atılmış olması ciddi bir olasılıktır.
Felsefe yüksek bir dağ yoludur... ıssız bir yoldur ve yukarı çıktıkca daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir... Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; kumsalları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz. Ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf ve serin dağ havasındadır ve güneşi görür, oysa aşağıdakı herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır.
Dinsel doktinler... tümü ilüzyonlardır, kanıt kabul etmezler ve hiçbir kişi onları doğru kabul etmeye ya da inanmaya zorlanamaz.
Bir dahi kendi çağında gezegenlerin yolunu aydınlatan bir kuyrukyıldız gibi parlar... Kültürünün normal seyriyle el ele gitmez: tam tersine çalışmalarını önündeki yolun çok ilerisine savurur.
Gönlü kurakları biçeceksin ki kökünden, daha da kimseye zarar veremesinler. Yara açmaları mümkün olmasın bizim gibilerde.
Bazen köylülerimin ve işçilerimin yeterli besini ve tahılı yoksa neden mahkumları besleyelim ki?
Dünyada şeytanın boynuzlarla, delilerinse başlarında hunilerle dolaştıklarını düşünen bir kişi her zaman onların avı ya da oyuncağı olur.
Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar.
Benim sorunum gözlerimin yarattığı boşluğu dilimin doldurmaması, görevini aklıma aktarmasıdır.
Paranoyaklar dikine, manikler enine, dahiler hem dikine hem enine zengin bir çağrışım üretirler.