Tek bir hücre bir canlının yaptığı her şeyi yapar, beslenir, boşalır, sindirir, büyür, ürer, ölür.
Vefat etme ihtimali için burada itiraf ediyorum ki, Alman ulusunu taşkın aptallığı yüzünden küçümsüyorum ve ona ait olmaktan utanıyorum.
Şunu söyleyeceğim ama siz yaşamdan soğumayın yine de: yılları yağ edinmek için geçiriyoruz!
Oysa şimdi bu eski ve yerde bir boşluk göze çarpıyordu; küçük dünyamda bir çatlak belirmişti ve karanlık, ölüm ve dehşet gözlerini dikmiş bu çatlaktan içeri bakıyordu. Bundan böyle ne bir dal ne bir meyve koparabilecektim ağaçtan, bundan böyle dallarından birinin özgün ve fantastik mimarisini resme geçirmeye çalışmayacak, sıcak yaz öğlelerinde merdivenden inip çıkarken onun yanına uğrayarak ince gölgesinde bir an soluklanamayacaktım. Yazık, ağaçlara bel bağlamaya gelmiyor artık, onlar da insanın elinden kayıp gidebiliyor, onlar da seni beni düşünmeden bu dünyadan göçebiliyor, insanı yüzüstü bırakıp o koyu karanlığa dalarak gözden kaybolabiliyor!
Karşımızdakinin yalnızca kendi budalalığımız, kusurumuz ve kötülüğümüz olduğunu akıldan çıkarmayarak her insan budalalığına, kusuruna ve kötülüğüne hoşgörülü bir şekilde yaklaşmalıyız.
Şimdiki zamanın ve gerçekliğin nesnel yarısı yazgının elindedir ve onun tarafından değiştirilebilir: Öznel yarısı ise biz, kendimizizdir, dolayısıyla bu yarı esas olarak değiştirilemez. Bu durumda her insanın yaşamı dıştaki tüm değişikliklere karşın istisnasız aynı karakteri taşır ve bir tema üzerindeki bir dizi çeşitlemeye benzetilebilir. Kimse kendi bireyselliğinin dışına çıkamaz.
Dünyaya onu gerçekten ve önemli konularda aydınlatmak için gelmiş olan kişi eğer bundan yara almadan kurtulursa kendini şanslı sayabilir.
Gerçek kurum kendine toplumsal gereksinimin azalması yönünde, sahte kurumsa artması yönünde çalışır.
Hapishanelerimizin tarihi, bir açıdan mizahımızın tarihidir. Ve mizah en barışçıl silahımızdır.
Sağlığını korumanın tek yolu istemediğini yemek, sevmediğini içmek yapmak istemediğini yapmaktır.