Apostol`la İki Yüz Yetmiş Dokuzuncu Sayfa Dibacesi
1&:
Ah şahım!
O demi anımsasana,
Güneş mahreçli tacının aydınlığındaydık,
Yol alıyorduk karanlık anılar ülkesinde,
Açtık,
Üç beş hece,
Beş on yoksul kafiyeye muhtaçtık...
Ama mahreci güneşti başındaki Kronanın,
Ancak o gösterirdi çünkü yolu bu fetret karanlığında.
Senin payına, Roma`ya ulaşan bir patika düşmüştü,
Sürgün yeri olarak sevmenin karşılığında,
Bana da yüreğimin merkezindeki karıncık zindan.
Oysa karaya ulaşmayan yolların ne çekiciliği vardı?
Bin bir direkli sefineler için ki...
Ama hız da kimi zaman başa bela idi değil mi şahım?
Eğer tespihlenen zaman, kavranan hıza eş değilse,
Bize de kendi kendimizi geçmek kalırdı ancak,
Toroslardan artakalan kafiye yollarında,
Üryan ve yayan yapıldak,
Bulutlara toslayarak,
Yuvarlanarak ak şakaklı karlar içinde,
Ve ardından asimetrik bir sahraya ulaşır şiirin atı,
Sert bir vezne diz üstü düşmektir kaderi yazılanların.
***
Bedeni dökülmemişse sözün retorik kalıplara,
Beğenilmek zor zanaattır eski zaman ehlince,
Herkes kendince hesap üretir,
Zamanlı zamansız sormak için,
Özgür vilayetlerin asık duvarlı gümrüklerinde,
Oysa biz kaçın kurasıyız şahım?
Ben unuttum gideceğimiz yönü,
Ya sen anımsar mısın Roma'daki sürgün günlerini?...
&:
Ve ey şiir ve Dadal sever nazik ademoğulları...
Böyle bir hikayetti benimkisi de zatınıza uzak bir tarihte:
Ortalık yerde ben ve demirci Vandal ve kılıç ustası Bulgar ve papaz Ostrogot ve jül Sezar`dan arta kalan kılıç kırıkları yatıyorduk. "Aman Allah`ım, diye mırıldanıyordu Kisra`nın sarayını yıkan ebu Fettah ibni Şammar. Hannibal: "Bu ne lan?" demiyordu ve o da içiyordu. Lüksemburg`un yüzü sükûnet içinde öylece yüzüyordu Atlantik okyanusu sahillerinde. Çünkü ikinci savaş daha yeni bitmişti. İnsanlık aranıyordu kendini. Ama çoktan yitmişti erdem... Derken... Hüzünleniyordu fakir.
***
"Lan Barba,' diyordum, 'ikiletme şairi kupayı doldur!'Belki de son demdir bu arza ait takvimde,
Bil ki bu sınırda eyvahlı bir nihayetteyiz.
Hatta şimdi, zamanın sonu belki de hemen her yerde...
Yani bütün gözyaşı bundan ibaret,
Ve görüp göreceğimiz kader öyküsü,
Ve koçaklama şiiri bu kadar.
Çıldırtan şıradan ve mersiyeden olsun itin ölümü,
Rahvan atın ölümü ise şeytan ve ateş suyundan..."
Ne çıkar sanki bundan böyle adem için?