Apostol`la Elli Altıncı Sayfaya İlave
1&:
Metalik,
Ve paslı bir yoldayım şahım,
Yitik yaşanmışlığımı aranmadayım,
Döne döne çevrimsel ekvatorları,
Sahtiyan palaskalar misali bir delik daha geriden,
Ve batık bir ulusun dilinden dualar ederek,
'Hum zurti kunna maranni yerek!...'
Yaşayan toplulukların lisanıyla şiirler yazıp,
'Karacoğlan der ki ben bir yetimim.Buzlu zamanların ardından bakıp,
Lacivert sisli siluetler seyrederek merak ile,
Sevda tiranlıklarının camlarını vurdu ağzımdan kalkan kuşlar,
Sırça elleri üşüdü hayalimdeki hamarat işçilerin,
Ve mutlaka doğurmalıyım, dedim...
İmgenin en varaklı sonuncusunu...
Zor iş be şahım,
İsfahan'da oturup Basra'da güzel sevmek,
Ah şu mektuplarda olmasa karanlık çilehanelerde yazılan,
Aşk, at ve güzel avrad otu üstüne,
Nasıl tütsülenir zamanın mantılı hesapdarı,
Ve nasıl buhurdanlanır esrisin diye aşkımız?
***
Kadehimize doldurduğumuz her daim bir parça Mesnevi,
Ve bir arşın Mecnun yolculuğu olmalı çölde,
Ya da şaşkın bir anımızda dona kalan anılarımız,
Yer tutar iki uzak iklimde...
2&:
Ve ey aşk ve şiir ve Mesnev sever sema ehli...
İşte böyle bir hikayettir ki benimkisi de hayalin Konya'sında,
Gah Tebriz'e uzanır, bazı da diyar-ı Ruma:
Tarih, bir uzaylı yöneticinin metali üniforması gibi bürünmüş bir meyhanedeydim. Şimdilik içiyordum anasını satayım. Meyhanenin en izbe ve en gizemli köşesinde kuluçkaya yatmış olan devletlu şahın gözleri iyice açılıyordu "kara göründü!"yü görünce ve mavi göz bebekleri fıldırdıyordu.
3&:
Ve ey şiir ve gazel sever adnoğulları...
Böyle bir hikayetti benimkisi herhangi bir tarihte:
Durum vahimdi. Şiirse ketum... Apostol kalyonları büküp büküp Kolombus gidisine İspanyol armadası yapıyordu. Onlar da içkiye verip tekmil namus anlayışlarını içiyorlardı anasını satıyım. Yuvarlak bilyeler gibi ışılıyordu Merih ile mars yan yana. Atlantik'in ortasından bakınca.
"Lan barba ikiletme de doldur,' diyordum ardınca,
Şıradan olsun itin ölümü,
Altın atın ölümü varak renkli şeytan suyundan..."
4&:
Dedim ya böyle bir hikayet benimkisi de hepi topu:
Deniz şimdikinden kat be kat tuzlu. Buuzlu bir ağız şom dumanlar üflemede. Yaşlı bir Babilli kendi geçmişini izlemedeydi. Ve maji kasasına dayanarak Sayda`nın surlarının önüne gelip duruyordu. Merih ile mars sinirden kuduruyordu. Ben arkada oluyordum genelde. Alacalı sisler ve mavili puslar boyutunda. Tarihi bürünmüş bir meyhaneydi burası sonuçta. Yani en arkaydı yerimiz. Bir de içiyordum bütün ve bereketi kısır olan birikimimi. Gözlerimiz şiirden bozarıyordu.