Gözleri dolunayı kıskandıran kadına..
kalbimde
kağıtlar dolusu şiir biriktiremesem de sana
kalbimde adın geçiyor, hissediyorum..
önüme birçok engel koydu Tanrı
ve onların bütününe kader dedi
sonra gözleri görmeyen bir mutluluktan davetiye aldım,
katılamadım..
kış mevsiminde Venüs'e benzettiğim evlerde
burjuvai ısınmaya bir baş kaldırıydı;
başımı göğsüne yaslayabileceğim bir aşk..
tüm alkollü içkilere sırtımı dönüp
bir bardak çaya batırılan bir bisküvinin kırılması
gecemizi hüzne değdiren tek olay olsun
veya absürd yayın kuşağında
gülüşünü seyretmek için günboyu katlanmak olsun, aşk..
ah aşk..
bana yeniden doğma şansı verdiğin için
beni yeniden öldürmek istediğin için
sana binlerce kez teşekkür ederim..
ah gece..
kaderi suçlamalısın şimdi sen..
seninle dertleşemiyorsam eğer sana layık derdim yoktur
bu aşkın sonunda, yine geleceğim
gece, kendini üzme..
ve sen
saçlarında sonbaharı soluduğum kadın!
şiirlerimi hakeden tek kadın!
gözlerinde kaybolduğum son kadın..
o soğuk gecelerde
dışarıda kar-kış, yüreğinde yalnızlıkla
sen de diğer tüm kadınlar gibi
senin zerreni haketmeyen birine ağlardın..
kulağında sadece birkaç yalnızlık ezgisiyle, ben..
ben de öyle..
peki neden böyle?
sorma, kalsın öyle..
gözlerine bakmanın riskini alamıyorum
ne senden gidebiliyor ne de kalabiliyorum
öylece kalakalıyorum..
şimdi dolunay, yarım ay ve hilâl
kıskanıyordur seni..
aslında aya binbir isim vermek saçma!
ay, kıskanıyordur gözlerini..
ey ay!
duy şiirimi!
o gözler bana yazılı, benim..
kahrından öl!
ay bakışlı, benim..
(18:41)