Ayak parmaklarından intihar etmiş periler,
üstüne bastığın için öldüler...
Gece uyumak kadar saçma bir eylemdi
saçlarının taranması eylül rüzgarında
ah tabii bende aptal bir taraktım şüphesiz
dişlerimde çocuk artıkları duruken daha
güneşe laf dinletmeye çalışmak
tamda bahara girecekken
tamda şöyle sıkı bir parça bulmuşken radyoda
hani şöyle fiyakalı bir araba yanaşır ya kapıya
kırmızı parlak renkli
koltukları gerçek deri
kokusuzda üstelik ve sade ve şık ve boktan
işte öyle yanaşmıştın sende bana
Biliyorum defansif bir hayatın vardı
ve kendince kanat organizsyonların
aşk şiirlerine düşkündün üstelik
o yüzden kirpiklerin gözlerine yapışıktı
kirpiklerin, yapıştımı bırakmayan cinstendi
gözlerin, ayrılmak istemeyecek kadar mütevazi
ilk kez bakkala giderken görmüştüm seni
mahçup bir havan vardı karanlıkta
üstünde yazdan kalma saten bir elbise
ya da ev hali işte, gri eski bir pijama
hatırlamıyorum, ben o sıra saçlarınla ilgilenmiştim
saçların güzeldi...
saçların hiç bir dava açılamayacak kadar tüzeldi
saçlarına hiç bir savcı suçludur diyemezdi
hiç bir hakim yargılayamazdı onları
hele ki gözlerinde duruşmadaysa
Tırnak işareti koymak istemezdim hiç bir kelimeye,üzgünüm
hiç ceylan görmemiş bir çakalın saflığı
savaş meydanında birbirini çekemeyen iki savaşcı
biri kılıç, biri mızrak kullanan iki süvari
ete geçirirken hırslarını
mavinin gölgesi düşmüştür şüpheye
nesiller boyunca katliam tarihi yazmaktan yorulan
bir general edasıyla eğildim ve diz çöktüm sana
zamanı gelince kalkmasını bilecek kadar zeki
zamanın gelmemesini isteyecek kadar romantiktim...