Sana bir şiir yazmak istiyorum,
öyle bir şiir ki, sanki bir daha asla şiir yazılamayacak...
belki de kırgınlık kokacak biraz, dargınlık kokacak
belki de hiç sevmeyeceksin, beğenmeyeceksin
ama olsun, nasılsa ellerim
o kurumuş çirkin ellerim
o sana şiir yazmaya mahkum ellerim
ellerine muhtaç
ve biliyorum sen gideceksin, bu sahne kapanacak.
Öyle bir şiir ki; her mısrada gözlerin olacak
ve ben her mısrada biraz daha kan kaybedeceğim
sonunu göremem belki
ve belki de ölemem
ama biliyorum artık hep sakat kalacağım
artık hep sensizliğim yalnızlığım olacak
ve en olmadık anlarımda bıçaklayacak,
en olmadık yerlerimi..
Öyle bir şiir ki; bir sigaradan son nefes çeker gibi...
çünkü sen, yaktığım her sigarada bir düştün,
yaktığım her sigarada davetsiz gelen bir göçtün,
ne çadırımız vardı, ne de kalmıştı o çadırı ısıtacak saygımız
o zaman yakalım sevgiye dair ne varsa
infaz edelim tüm sevenleri ve sol ellerimizle inkar edelim
zafer yorgunu sevişmelerimizi..
Öyle bir şiir ki; bir çocuk armağan eder gibi...
öyle bir şiir ki; o çocuğun hiç doğmayacağını bilmek gibi...
hiç söyleyemediğim şeyleri, söylemek gibi...
hadi durma sen de söyle;
şarkılar sussun
alkışlar sussun
aşklar, aşıklar sussun
sen bağır!
çünkü sevgilim senin sesin
benim hakiki sağırlığımdır.
çünkü senin sesin
benim öz evlatlığımdır.
hadi bağır! bağırsana...
'sıradan bir arkadaştan fazla sevmedim seni' de
'ne gözlerine güneşi
ne sözlerine inanışı adadım' de
hadi söyle; hiç acımadım de gözlerine saplarken
en gururlu bakışlarımı ya da
ya da vazgeçtim
sev beni, 'seni seviyorum' de
çünkü dayanamam.
çünkü biliyorum.
sen gideceksin, yatağım darmadağın kalacak
sen gideceksin, çarşaflarım kan olacak
çünkü biliyorum
sen gideceksin ve bu sahne kapanacak.
Oysa ben sana; sadece bir şiir yazmak istemiştim,
sen, bileklerim de bir aşkı resmetmeyi kastettin...
şimdi anlıyor musun sevgilim
senin sesin, benim taştan, betondan mezar taşımdır.
çekinme at imzanı
ben de anladım ki; bu çürümüş aşk,
20 yıllık ömrümde ilk kez, tanrının saçlarımı okşamasıdır...