Dövüşmek için kendimle
Yollardan geçiyorum, hiç durmadan.
Kum kokulu,
bayatlamış gümüş balıklarının kuyruk izleri var tenimde.
Sırtıma ha indi ha inecek
Ruhumun naaşı kokan sırıklar var,
Her köşenin başında.
Köprü altında periler günah işliyor.
Kızıl sular akıyor iki taşlık arası soğukluktan.
Elmanın armuta küstüğü zamanlardayım.
Çıkmıyor ortaya korumak adına sakladıklarım.
Her yerden kovaladığın tinler
Çarpıyor kaçışırken birbirlerine.
Kükreyen bir ezan sesi bulaşıyor,
Ağaç altında gizlice sevişen çocuk dudaklarına.
Uyanabilsem keşke,
Uyanabilsem ve kussam,
Gırtlağımda nefes engeli,
Hüzzam makamı ses tanelerini.
Kutsal gözleri dolduruyor zaman,
Boşaltırken susamış organları.
İçimde hiç durmadan daralan bir y-ara.
Küçülmek adına değil.
İçime sarkıt bağlıyor kan pıhtıları.
Ben en çok kırmızıyı severdim.
İki sözü bir y-araya getirdim yine:
Baba.
Aklımdaki örümcek
Bağlıyor ruhumu , sonsuz bir ahenkte
özenle ördüğü ağa.