Kokuşmuş dünya savaşında özlemiydim tutkularımın.
Olur olmaz yerde ağlayan çocuklar gibi...
Baş parmağın emilmekten çürümüş,
Kalem, sarılmaktan nasır bağlamışken ötekine.
Dünyanın boşluğuna hıçkırdım geçmişimi,
Loşluktan korkarken gözlerimin yeşili.
Dişlenmiş ıslıklar var aralanmış iki kırmızı ette.
Bir vahşi hayvan koparıyor tenimi kemiğimden.
Kağıtlarımın üstünde tırnak izlerim var,
Asılıyorum yaşamına kelimelerin.
Kendime uğramıyorum ne vakittir.
Korkularım bana kaybetmeyi öğretti.
İzi silinmiş bir fotoğraf anısı...
Nem, çiviye paslanmayı öğretti.
Ses tellerim donup kalıyor soğukluğunda çığlığın.
Sis ellerin dokunup alıyor sıcaklığını karanlığımın.
Ben hiçbir yaramdan akıtamadım kendimi.
Çekip dizlerini adem elması yokuşuna,
Bal arısı vızıltılarını dinliyor bir adam,
Yaban domuzu çamurlarında.
İçindeki illerden geçip
Hiçbir fiil yaratamayan cümleler gibi
Kalakalıyoruz orta yerinde ayıbın.
Hayat...
Sonunu bile bile savaşmakmış,
Ücrasında kalplerin.